Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Delikanlı! Genç,genç,genç adam! Sana hiç binbir gece Masalları'ndaki genç Prens'e benzediğini söyleyen oldu mu? ( Genç adam rahatsız olmuş bir şekilde gülümser,utangaç bir çocuk gibi ayakta durmaktadır. Blanche onunla tatlılıkla konuşur.) Evet benziyorsun tatlı kuzum. Buraya gel. Seni dudaklarından nazikçe ve yumuşakça bir kere öpmek istiyorum. Sadece bir kez. ( Blanche onun kabul etmesini beklemeden hemen ona doğru atılır dudaklarını dudaklarına yapıştırır.) Haydi şimdi git,şimdi hemen! Seninle biraz daha beraber olmak güzel olurdu,ancak kendime gelmeliyim- ve çocuklardan uzak durmalıyım.
İSTANBUL ŞİİRİ İstanbul'un üstüne güneş doğdu Salih Reis'in Deniz Kızı çatanası Yemiş'ten Sarayburnu'na kadar Yakamozlu bir kuşak çekti sulara Salih Reis'in Deniz Kızı çatanası Sabahçı bir horozla bir oldu da Gazhaneden önce Uzun uzun öttü İstanbul'da Suların şıpırtısı bir yana Dal sesi kanat sesi bir yana
Sayfa 118 - Aşağı Yukarı, Birinci Basım: 1952, İstanbul, Yeditepe YayınlarıKitabı okudu
Reklam
C. Câmî'nin iki şiiri yayımlanır. Devrimize başlıklı şiir 1952'de yayımlanmış olmakla birlikte, 1949'da Göztepe'de yazıldığı belirtilmiştir. Takma ad olduğunu sandığımız C. Câmî hakkında bilgimiz yoktur. Devrimize şiiri murabba şeklinde yazılmıştır. “Elden gider” redifini kullanarak, Osmanlı döneminde aynı redifle yazılmış
Nedim'e nazire:
“Bu şehr-i Sitanbûl ki bî-misl ü bahadır..." Akmış koca yıllar o devir şimdi rüyâdır. Gitmiş o devir yurda bırakmış nice âsâr, Heyhât; duvar dipleri çöplük ve helâdır! Milyon dökülen çok binalar kaydı temelden Îmar kodaman gözlere tozpembe cilâdır.
Yüz adet ışıl ışıl altın parayı, ablasının kucağına şıngır şıngır döktü. "Tramvay param yokken bana verdiğin beşliği hatırlıyor musun? İşte o burada; yanında da yaşları farklı ama boyutları aynı doksan dokuz kardeşi."
Sayfa 413Kitabı okudu
Nasıl başladı, ne vakit başladı, bilemiyorum. Ama ilk belirtiler, dokuz yaşımda iken patlak verdi. Misafirlerle bahçede oturuyorduk. Yaşlı bir zat saati sordu. Aksi gibi, kimsede saat yoktu. Eniştem içeri, saate bakmaya koştu. Ben o aralık: “Üçü yirmi geçiyor” diyivermişim. Bu tutturuşa, önce kimse şaşmadı. Boğazda, geçen vapurlara bakıp zamanı